23 Nisan 2010 Cuma

Denizköy - 23Nis10

Ülkü yumağı :D Teşekkürler, çok güzeldi.

Zaman sorunumuz olduğundan Bergama'yı gezemedik, bi dahakine artık.
Asklepion Bergama'ya 650 metrelik kutsal yol ile bağlanıyor.
Ne kadar Google Baba'ya sorduysam da bu ayak izinin nedenini öğrenemedim :(
İkibin yıl önce de hastaların bu şifalı sudan içtiklerini bilmek çok değişik..
Sekizgen koridorlarda Galen hastalırını burada iyileştirirmiş.
Dönüş günü öğlen Bergama ve Asklepion'u gezmeye karar verdik. Asklepion dev bir hastane ya da tıp merkezi antik çağda. MÖ 4 ile MS 5. yüzyıllar arasında kullanıldı. Şimdi yerde duran bu girişte "Ölümün girmesi yasaktır" yazılı imiş.
Pissa Plajı' ndan günbatımı, Gamzeciğim çekti bunu da.
Çetin' ler de Çandarlı'da takılıyorlardı, çağırdık geldiler. Dalmaya gelmişler.
Bi bira günbatımında.
Pissa Plajı, mavi bayraklı ve durgun denizli çok güzel ortam. Kariıda Mitinni Adası. Fotoğraf Gamze'nin.
Ya fotonuzu alırım ya kafa derinizi..
Heidi, Alplerin kızı.
Küheylan gitti, semeri kaldı :P
Karagöl ekibi ve matbaacı abi :) Soldan Osman Bey, Matbaacı, Fatih, Deniz, öbür Deniz, Gamze, Yunus.
Menüde sucuk, yumurta, peynir ve acuka, hepsi de yarım ekmeğin arasında.
Fotoğraf Gamzeciğimin, Karagöl.
Ali Can değil, gazeteci Osman :)
Arabaları bıraktık ve yürümeye başladık, Ege coğrafyası oldum olası hayranlık verici, her türden koku bizimle.
Ertesi gün tepedeki krater gölüne bir gezi, Karagöl'e.
Deniz'in de doğumgünü pişti oldu, balık üstüne tatlı iyi gider :D
Sevgili Denizköy ve Osman Bey, ayrılmaz ikili, birbirlerini hep severler :)
Mekan güzel, eski restoran, şaraplar açıldı ve rakılar.

Mehmet Enişte ve Yunus'ta arabaya binince zaten büyük takılan lastikler çamurluğa sürttü durdu, Denizköy'e vardığımızda bizi karşılayan görüntü, nefis.
Terkedilmişliğin toz kokusu.
Çandarlı' ya bişiler almaya gittik, oldum olası hastayım Çandarlı'nın eski taş Rum evlerine..

Fatih' in Twingo'ya bindik Gamze'yle. Ertesi sabah Denizköy'deydik, biraz uyku, hava nefis akşama doğru Mehmet Enişte'nin çiftikten aha bu kuzuları aldık :)

Oh, bahar geldi yine, aslında ızdırap çekiyorum saman nezlemle ama İstanbul'dan uzaklaşma fikri bile güzel.

10 Nisan 2010 Cumartesi

Delmece Yayla Kampı - 10Nis10

Yine çok güzel oldu, yine gidelim.
Pilaki ve sucuk, sert kamp kahvaltısı, şehirde kokusunu alman!


Gece soğuktu, sabah ta öyle.

bakma uyuz, soğan doğra :)

Bir türlü, bir bulgur biraz da şarap var..

Geçen kıştan kalan sarı yapraklar.
Çatal herzamnki gibi ortalıkta!

Kadınlar böyle, ne adaleti bu!

Adamlar iş yap..

Kamp alanının yanındaki çeşme, buz..
Bursa enduroclub üyesi iki R1200GS abisi geldi, Turasya'yı anlatmaya başladım, sonra skuterle buraya geldiğimi söyledim, kaçtılar hemen..

Özenle yapıyor :D

Yuvayı dişi kuş..

Burada nasıl becerdiyse, en arkadan geliyor Çetin, kayboldu, Karlık'tan geri dönmüş.

Bu ne lan, adi! Kafa da yumuşak, virajlar da..

R125 GS Tırtıl üzerinde, performansı gerçekten muhteşem :) Gamze'yle Güney Amerika'yı bununla yapmaya karar verdik..
Sırayla Iso, Didem ve Ben..

Yeni diyabetin ilk biralarını dikkatlice içiyor Fatih kardeşim, alkolü düşük, olsun, sağlık olsun..

No :)




Uuuu.. Ne yaygara !


Şu yapay göün yanında birer sabah birası, Can Yücel gibi..
Ufak bira molasında yanmış çelik renkli bok sineği baharın en iyi habercisi, selamlaştık.


Çetin ve Başak'ta çoktan hazır, hava çok güzel.

Yalova'da hep bu marketin önünde buluşup alırız eksiklerimizi.

Kampların gediklisi İso ve sevgili Didem alışverişi yapmışlar, eşyaları yüklemişler.


Kış bitti, bahar geldi, geçen kış Küheylan'ı çaldılar kapı önünden, Gamze'nin Tırtıl' ı ile gitmeye karar verdik.